Renklerin Dansı – Halil GÜLEL

RENKLERİN DANSI

Renkli Tükenmez Kalemle Yapılan Resimlerin Yorumları
“Renklerin Dansı,
A4 boyutunda, karton üzerine, renkli tükenmez kalem ile, 2021.”
Renkli tükenmez kalemle çizmiş olduğum resimler serisinden 2021 tarihli bu çizimi, uzun yıllar içerisinde geliştirdiğim imgesel, teknik ve psikolojik derinliği olgunlaştırarak sürrealist estetikle birleştirdiğim etkileyici örneklerden birisidir.
Sanat, yalnızca kullanılan malzeme ile değil, sanatçının bu malzemeye kattığı anlam ve teknik ustalıkla da değer kazandığının bilincinde olan birisi olarak
sanatın malzemeden öte bir ifade biçimi olduğunu gördüm ve böylesi çizimleri her zaman severek yapıyorum.
Tükenmez kalem gibi gündelik ve sıradan bir malzeme ile yapılan bu A4 boyutundaki çalışmam, hem biçimsel olarak hem de anlam katmanları açısından yoğun bir çağrışım gücü taşırken; bu kadar detaylı ve hassas bir işçilik sergilenmesi, sanatçının teknik ustalığını da gösterir.
Bu A4 boyutundaki tükenmez kalem çalışması, bir sanat eserinden beklenebilecek birçok şeyi aynı anda sunar: teknik ustalık, duyusal yoğunluk, düşünsel derinlik, psikolojik çağrışım ve sezgisel açıklık.
Resim, kendini bir nesne olarak değil; bir varlık olarak sunar. O, bakıldıkça çoğalan, yorumlandıkça genişleyen, her izleyicide başka bir ruh hâline bürünen bir varlıktır.
Renklerin iç içe geçtiği, formların neredeyse bir organizma gibi büyüdüğü bu kompozisyonla, izleyiciyi sadece bir görsel deneyime değil, aynı zamanda sezgisel ve duygusal bir iç yolculuğa davet ediyorum.
Gerçeküstü resimlerin bir çok özelliği vardır. Göz yanılması, parçadan bütüne gidip o nesneyi farklı algılamak, soyutlamak, hiçbir şekile benzemeden bir uyum için olmak.

Bu çizimde benim esas amacım bildiğimiz şekillere benzemeden bizim muhayyilemizde hoş şeyler ortaya çıkarmak; farklı ve zıt renkler arası uyumlu geçişler ve alışılmış perspektif kurallarına aykırı bir biçimde kendine özgü bir kompozisyon kurmaktır.
Resmin merkezinde yer alan biçim, ilk bakışta belirli bir nesneye ait gibi görünmese de, uzun süre bakıldığında izleyiciye farklı çağrışımlar sunar. Bu form bir insan bedeninin soyutlaması olabilir; özellikle merkezdeki iki dairesel şekil bir meme imgesine, sağ alt bölgedeki kıvrımlı form bir eteğe, üstteki yuvarlak ise başa benzetilebilir. Aynı zamanda tüm form bir çiçek gibi açılır; ama bu çiçek bir et parçasına, bir iç organa, bir taş kabuğa da benzer.
Resimde sürrealist stratejilerle oluşturduğum bu belirsizlik, biçimin tek anlamlı bir simgeye indirgenmesini engeller. Bunun yerine çoklu anlamların aynı anda var olmasına meydan verir. Bu da resme yalnızca görsel değil, düşünsel ve duygusal bir derinlik kazandırır. Her bakan göz, kendi hafızasından ve bilinçaltından gördüğü biçimi tamamlar.
Renkli tükenmez kalemle bu denli doygun, renk geçişleri yumuşak ve gölgelendirme açısından üç boyutlu etkiler yaratmak, ciddi bir teknik ustalık gerektirir.
Renkli tükenmez kalem gibi genellikle kısıtlı renk skalasına sahip bir malzemenin sanatsal bir ifade aracı olarak bu kadar etkileyici bir şekilde kullanılması, sanatçının tekniğe olan hakimiyetini gösterir.
Bu eserde çizgiyi sadece bir şekillendirme aracı değil, aynı zamanda bir doku ve zaman izi olarak kullanmaktayım. Her renk, bir diğerine temas ederken kendi sınırlarını yitirip bir geçiş alanı kurar. Bu geçişler, izleyicinin gözünü yüzeyde gezdirir, çizimin sessiz ritmini duyumsatır.
Katman katman taranan yüzeyler, tıpkı bir organizmanın hücreleri gibi çalışır. Renkler sadece bir yüzey boyası değil; anlamın taşındığı dokusal yapılardır. Bu teknik yaklaşım, resme yalnızca bir bütünlük değil; aynı zamanda yaşayan, izleyiciyi etkileyen güçlü bir estetik deneyim sunarken nefes alan bir doğa kazandırır.
Günlük hayatta yazım amaçlı kullanılan tükenmez kalemin sanatsal bir araç olarak değerlendirilmesi, malzeme sınırlarını aşan yaratıcı bir yaklaşımdır.Tükenmez kalemle yapılan bu düşsel varlık, zamanla değil, sezgiyle ölçülür.

Renklerin stratejik kullanımı, insan gözünün algılama mekanizmasını harekete geçirerek optik illüzyonlar ortaya çıkarıyor.
Özellikle sıcak ve soğuk renklerin birleşim noktalarında izleyicinin, farklı derinlik algıları yaşamasını sağlamak amacıyla yaptım.

Renklerin dansı: harmoni ve duygusal etki
eserde sıcak ve soğuk renkler dengeli bir şekilde iç içe geçmiş durumda kullandım. Kırmızı ve turuncunun dinamizmi, mavinin dinginliği ile buluşarak güçlü bir kontrast
sıcak (kırmızı, turuncu) ve soğuk (mavi, yeşil) renkleri dengeli bir şekilde bir araya getirerek güçlü bir kontrast oluşturdum.
Özellikle pembe tonlarının olduğu bölgelerde kan, yara, doğum ya da içsellik çağrışımı güçlüdür. Orta form üzerindeki kırmızı lekeler ve kabarcığa benzer noktalar, bedensel bir izlenim bırakır: belki doğum, belki bir travma, belki bir iyileşme süreci… Bunlar izleyiciye bırakılan açık kodlardır.
Bu çizimimi, sürrealizmin temel amacı olan “gerçeküstü hakikatin” sezgisel keşfine bir nevi hizmet ederim. Breton’un tanımıyla, sürrealizm bilinç ile bilinçdışının birleştiği bir noktadır. Bu eser, tam da bu birleşme anını görselleştirir. Hiçbir şey kesin değildir; her şey muhtemeldir. Formlar yalnızca görülen değil, aynı zamanda hissedilen şeylerdir.
Resim, izleyiciyi sadece gözle değil, bedenle ve ruhla bakmaya davet eder. Çünkü buradaki her biçim bir düş parçacığı, her renk bir duygunun yankısıdır. Sürrealist sanatta önemli olan nesneleri değil, onların arasındaki bilinç dışı bağı kurabilmektir. Bu eser, o bağın çizgilerle kurulmuş halidir.
Yoğun tarama ve çapraz çizgi teknikleriyle oluşturulan dokular, esere dinamik ve hareketli bir yapı kazandırıyor.
Her çizgi, içimizde saklı duran bir şeyi ortaya çıkarır. Belki bir hatıra, belki bir rüya, belki bir yara… Fakat, her hâlükârda: bizden bir şey.
Çizgilerin üst üste gelmesiyle oluşturulan dokular, noktalama ve tarama teknikleri açısından grafik sanatları ve baskı teknikleriyle benzerlik gösteriyor.
Sanatçının tükenmez kalemle çalışması, esere özel bir dokusal karakter kazandırır. Noktalama, çapraz tarama ve katmanlama teknikleri, yüzeydeki hareket hissini artırırken, farklı ton geçişleriyle dramatik bir etki de meydana getirebilir. Geleneksel sanat teknikleriyle karşılaştırıldığında, bu eserin noktacılık (pointillism) ve grafik sanatlarıyla benzer dokusal zenginlikler taşıdığı söylenebilir.

Renk geçişleri, psikolojik etkilerine bakıldığında, yumuşak, doğal ve akışkan; bu da esere sıcak tonlar, enerji ve canlılık hissi verirken, soğuk tonlar esere huzurlu ve sakin bir boyut katarken; organik bir akış ve derinlik hissiyle hareket kazandırdım.

Bu eserimde her iki renk paletini bir arada kullanarak izleyicide duygusal olarak hem canlılık hem de huzur hissi vermek istedim.
Böylelikle bu renk dengesiyle, izleyicide aynı anda hem hareketlilik (dinamizm) hem de dinginlik hissi uyandırarak güçlü bir estetik deneyimi sundum.

Yapılan araştırmalar, sıcak renklerin (kırmızı, turuncu) hareketlilik, enerji ve heyecan duygularını uyandırdığını, soğuk renklerin (mavi, yeşil) ise sakinleştirici ve dinginleştirici bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.

Büyük bir titizlikle oluşturduğum bu kompozisyon, renklerde uyumu (harmoni), biçim algısı ve teknik detaylarıyla izleyiciyi hem optik hem de duygusal bir yolculuğa çıkarıyor.

Optik olarak bakıldığında, göz, renkler arasındaki geçişleri takip ederken kompozisyondaki derinliği ve ritmi algılıyor.

Biçim ve Kompozisyon hakkında bu resimde belirli bir figüratif netlik olmamasına rağmen, izleyici farklı biçimsel çağrışımlara muhatap olabilir. Görüntü, bir çiçek formuna benzerken aynı zamanda soyut bir insan figürü hissi de uyandırıyor. Bu tür çok anlamlılık, biçim üzerinde oynadığım bilinçli bir kompozisyon tercihimdir.

Işık ve gölge oyunları sayesinde üç boyutluluk hissi güçlendirilmiş, bu da eserin etkileyiciliğini artırıyor.

Üç boyutluluk (hacim) hissi, renklerin ve gölgelerin ustaca kullanımıyla güçlendirilmiş, böylece eserin yüzeyinde derinlik algısı verebilmiş oldum.

Çizginin Ritmi ve Dokusal Zenginlik olarak; sıcak (kırmızı, turuncu) ve soğuk (mavi, yeşil) renkleri dengeli bir şekilde bir araya getirerek güçlü bir kontrast oluşturdum. Renk geçişleri yumuşak ve doğaldır; bu da esere organik bir akış ve derinlik hissi kazandırdı.

Algı ve Optik Etkiler olarak renklerin stratejik kullanımı, insan gözünün algılama mekanizmasını harekete geçirerek optik illüzyonlar meydana getirdi. Özellikle izleyenler, sıcak ve soğuk renklerin birleşim noktalarında izleyici, farklı derinlik algıları yaşayabilir.

Tükenmez kalem gibi yaygın bir malzeme ile bu kadar detaylı ve hassas bir işçilik sergileyip teknik ustalığını kazanmam konusunda bilgi ve görüşlerimi bu yazı serisinin birinde daha geniş olarak bilgi vereceğim.

Yoğun tarama ve çapraz çizgi teknikleriyle oluşturulan dokular, esere dinamik ve hareketli bir yapı kazandırıyor.

Materyal kullanımı ve teknik yöntemler konusunda tükenmez ve diğer kalemlerden ve resim kağıdına kadar her bölümde bilgilendirmeyi sürdüreceğim.

Günlük hayatta yazım amaçlı kullanılan tükenmez kalemin sanatsal bir araç olarak değerlendirilmesi, malzeme sınırlarını aşan cesur bir yaklaşımdır. Bu konuda çalışan sanatçıların bir kısmı tükenmez kalem ile resim olmaz derken; benim gibi uzun denemeler sonunda başarı ipini göğüsleyenler de çoktur.

Sürrealist bir anlatım dilini bu resimde de kullandım; çünkü figürler gerçekçi olmaktan çok, bilinçaltına yönelik çağrışımlarla biçimlenmiş. Küresel form, dünya ve evrensellik kavramlarını da akla getiriyor ve insanlığın doğayla olan bağını vurguluyor.

Bu tür biçim kullanımı, biomorfik sanat anlayışıyla ilişkilendirilebilir; Salvador Dalí ve Joan Miró, Yves Tanguy gibi sanatçılar bu tür formları sıkça kullanmıştır.

Biomorfik resim sanatı, doğadaki organik formlardan ilham alan, akışkan ve doğal şekillere dayalı soyut bir sanat anlayışıdır. “Biomorfik” terimi, Yunanca bios (yaşam) ve morphē (şekil) kelimelerinden türetilmiştir ve “yaşam formuna benzeyen” anlamına gelir.

Joan Miró: Renkli, soyut ve organik formlar içeren eserleri biomorfik sanatın erken örneklerindendir.

Hans Arp (Jean Arp): Kendiliğinden gelişen, doğa formlarına benzeyen soyut kompozisyonlar üretmiştir.

Yves Tanguy: Sürrealist eserlerinde biomorfik unsurlara sıkça yer vermiş.

Henry Moore: Heykel çalışmalarında organik ve akışkan formları kullanarak biomorfik sanatın üç boyutlu bir yorumunu sunmuştur.

Biomorfik Sanatın Kullanım Alanları:
Resim ve Heykel: Doğadaki canlı formlara benzeyen soyut eserlerdir.

Mimarlık: Gaudí’nin doğadan esinlenen kıvrımlı yapıları gibi organik tasarımlar.
Endüstriyel Tasarım: Akışkan ve ergonomik formların kullanıldığı modern mobilya ve ürün tasarımlar bu ekole girer.

Sanatın sınırlarını aşan bir yaklaşım olarak, bu eser, sanatın yalnızca geleneksel malzemelerle değil, farklı ve alışılmadık araçlarla da yapılabileceğinin bir kanıtıdır.

Soyut formların, güçlü renk kontrastlarının ve detaylı teknik uygulamanın birleştiği bu eser, sanatseverleri görsel bir keşfe davet eder. Eserin taşıdığı çok katmanlı anlamlar, her izleyiciye farklı bir hikâye anlatma potansiyeli sunar. Bu yönüyle, modern sanatın sınırlarını zorlayan ve estetik anlayışımızı yeniden şekillendiren bir çalışma olarak öne çıkar.

Bu tür eserler, sanatın hem bireysel hem de kolektif algıyı nasıl etkileyebileceğini gösteren önemli örneklerden biridir. Renklerin duygularımız üzerindeki etkisini, dokuların optik algımızı nasıl yönlendirdiğini ve kompozisyonun düşünce dünyamızı nasıl harekete geçirdiğini gözler önüne seren böyle eserler, çağdaş sanat anlayışı içinde dikkat çekici bir yer edinmeye adaydır.

Bu eser, hem sanatsal hem de bilimsel açılardan incelendiğinde, renk teorisi, kompozisyon dengesi, optik algıyı etkileyen, duygusal anlamda ve teknik ustalık açısından başarılı bir çalışma olarak değerlendirilebilir.
Bu çizimle, yalnızca renkleri ve biçimleri değil; sessizlikleri, duyguları ve içe gömülü olanı da görünür hâle getirdim. Bu resimde belirgin bir form algısı mevcut. İzleyiciye çiçeksi ya da figüratif bir yapı çağrıştıran soyut bir düzenleme söz konusudur.
Son cümle ile siz burada ne görüyorsanız resim odur, sizin düşüncenize ve hoşgörünüze hiçbir engel koymadan hür düşüncenizi ve fikrinizi geliştirmeyi amaçlar ve kesinlikle bir sınır koymak istemem.

Halil GÜLEL
Düsseldorf / 27.03.2025
(Resimli Dünyam)

Bir yanıt yazın